Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"İnsan ömrü sabahleyin açılan ve akşam üstü dökülüp saçılan bir gülün ömrü kadardır!"
Sisypus, bir günah işleyerek büyük Tanrı Zeus'u kızdıran bir Yunan kralıdır. Corinthe kralı Sisypus, bu yüzden ağır cezaya çarpılır: Her gün iri bir mermer kayayı bir dağın tepesine çıkarmak zorundadır. Koca taşı, büyük kuvvet sarfıyla ve şiddetle yorularak tepeye ulaştırır. Fakat taş yine Tanrı emriyle oradan yuvarlanıp dağın eteklerine düşer. Düşen taşı Sisypus tekrar yokuşa sürer, tepeye çıkarmaya koyulur. Anlaşılır ki bu mitos'da hayat yükünü her gün yeniden yüklenen insan'ın bitmez tükenmez mâcerası söylenir.
|Birinci ciltten,3|
Reklam
Atsız'ın Dostları ve Ziyaretçileri: Türk milliyetçiliğinin "uyutulma dönemi"nde Atsız'ın da faaliyetleri sınırlıdır. Günleri, yollarda ve Süleymaniye Kütüphanesi'nde geçmektedir. Tanıdıkların, kendisini merak eden Türkçülerin ziyaretlerinin de ardı arkası kesilmemektedir. Ya bilhassa öğle tatillerinde kütüphanede, ya da
Atsız'ı sık ziyaret edenler arasında Yücel Hacaloğlu da vardır: "Liseyi bitirince 1955 yılında İstanbul'a gitmiştim. İlk ziyaret ettiğim kişi Atsız'dı... Atsız'la 1970 yılına kadar, en az haftada iki gün Süleymaniye Kütüphanesi'nde ve ayda bir iki defa da Maltepe'deki evinde buluşurduk. Bu buluşmalarda çeşitli kesimlerden gençler, üstat şahsiyetler, şairler, edipler bulunurdu. Orhan Şaik Gökyay'ı, Prof. Dr. Zeki Velidî Togan'ı, Dr. İzzeddin Şadan'ı, Tahsin Demiray'ı, Çağatay Uluçay'ı, Yılmaz Öztuna'yı, Prof. Dr. Osman Turan'ı, Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu'nu, Prof. Dr. Faruk Sümer'i, Prof. Dr. Mükrimin Halil Yınanç'ı, Prof. Dr. Abdülkadir İnan'ı, Nihad Sâmi Banarlı'yı, Mahir İz'i, Necip Fazıl'ı onun yanında görmüş ve tanımıştım." (Hacaloğlu; Körüklü-Yavan 2000: 163).
Gûyâ Avrupâî edebiyâtı tutundurmak için, eski Türk edebiyâtını lekelemek hatâsı, Tanzîmat devrinde başlamıştır.
Eskiler ise,.. o devirlerde bir medeniyete Türk üslûbu'yle girmek demek
Biz iki asırdan beri, sözüm ona, Batı medeniyeti'ne mensûbuz. Buna rağmen, herhangi bir Batı dilini, o dilin edebiyâtına şâheserler kazandıracak kadar iyi bilen tek bir Türke ben rastlamadım. Eskiler ise, mensûbu oldukları İslâm Medeniyeti dillerini, o dillerin en üstün seviyesinde eserler verecek kadar iyi bilirlerdi. Çünkü o devirlerde bir medeniyete Türk üslûbu'yle girmek demek, en kısa bir zamanda, o medeniyetin hâkim milleti olmak demekti.
Reklam
En iyi medeniyet
Esasen her medeniyet dili, o medeniyete kültür mer­kezliği yapan şehirlerde işlenir. Bu sebeple dünyanın her ülkesinde her dilin en iyi konuşulduğu bir yer, bir bölge bir şehir vardır. Londra İngilizcesi; Berlin Alman­cası ne ise İstanbul Türkçesi de öyledir. Hatta Fransız­lar, bu mevzuda daha ileri giderek, uzun zaman, Paris Fransızcası'ndan da üstün ve merkezi bir sanat lisanı düşünmüşlerdir.
Parmağına yüzük takacağım bir kadın ona alyans dediği gün benden ayrı düşebilirdi. Nişan yüzüğü hattâ nikâh yüzüğü kelimelerinin ''şan,,lı veyâ mukaddes güzelliğini bu kadar çiy bir firenkçe ile değiştiren kadına elbette bağlanamazdım.
bir hayli üzülürdüm.
...hele bizim eski çağlardan beri büyük milleti olduğumuz Şark medeniyeti'nden koparak kötü bir Batı medeniyeti taklitçiliği içinde, kılığımızın kıyâfetimizin isimlerini bile başkalarından alacak hâle gelişlerimize bir hayli üzülürdüm.
Bir milletin ataları, asırlarca o kelimelerle duymuş, onlarla düşünmüş; birbirlerini ve evlatlarını o kelimelerle sevmiş ve bu kelimeleri tamamıyla milli bir sanatla işleyip "Türk" yapmışsa evlatlar artık o kelimeleri düşman kesilemezler.
Reklam
Ben Türkçenin fezâsında tabîatimin atını koşturdum; hayâlimin kuşunu kanatlandırdım.¹
Sayfa 44 - ¹NevâîKitabı okuyor
Kelimeler asırların ve asırlarca o kelimeleri konuşan, onlarla duyan, düşünenlerin; onlarla seven ve sevilenlerin, güzelleştirdiği canlı ruhlu ve musikili varlıklardır. Nihad Sâmi Banarlı
Ali Şir Nevâî için Türkçeci diyor ve doğru anlaşılmasını istiyor..
Burada Türkçeci derken, diğer medeniyet dilleriyle alış verişi kesmiş; bugünkü öztürkçe hokkabazlığı çeşidinden bir dil çıkmazına sapmış; dil ve dünyâ görüşleri kıtın kıtı, nasibsiz düşünceler akla gelmemelidir.
Çok insan anlayamaz eski mûsikîmizden, Ve ondan anlayamayan, bir sey anlamaz bizden. Yahya Kemal
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.